Sarı dolmuşta gönül rahatlığı ile arkaya 4. olarak oturamamak, bel boşluğunuzun olmamasından kaynaklı hacimli göbek bölgesi ile pantolonunuzun belinizde durmaması, sığarız ya abi denilerek sürekli ön koltuğa oturmak, bunun bir beden daha büyüğü yok mu, tek başına t-shirt giyip yanlardan dışarı fışkıran yağlardan dolayı üzerine gömlek giymek, ufak bir çocuğun yolda yürürken size gözlerini ayırmadan bakması, camekanlardan yansıyan bu ben miyim görüntüsü, senelik yazılıp toplamda 11 kere gidilen spor salonları, sürekli terlemek, mucizevi diyetisyenler, mucizevi bitkiler, metroda boş olan ortadaki koltuğa oturmamak, hep pozitif full pozitif surat, enerjin harika, sen kilo verme sana gerçekten yakışıyor, bak oğlum ileride hasta olacaksın, xl, xxl …. Bunlar her obez bireyin günlük ritüel olarak yaşadığı durumlar. Ben de bu ritüelin bir parçasıydım ama zerre umrumda değildi. Ben buydum. Kiloluydum. Şişmandım. Obezdim.
Şubat başı işten istifa etmiştim. Planımın yine bir spor salonuna yazılıp sabahtan akşama kadar spor yapmaktı. Bunalımdaydım artık. Kalitesi düşük bir yaşam standartının çemberinden kendimi aşamamanın, başaramanın ataletine katlanmak daha da yorucu olmaya başlamıştı. Biraz kendime gelmek adına İstanbul\’dan uzaklaşıp Adana\’ya annemle gitme kararım bir değişim noktası oldu. Annem; Yıllarını beni zayıflatmak için uğraşmış, tonlarca para dökmüş, sağlığım adına her daim endişelenmiş ve tüp mide ameliyatını kafasında gizlice organize edip, hayatımı değiştirme kararı almış. Bi haber yolculuğum tatil yerine, tüp mide ameliyatına bıraktı.
Öncelikle ameliyat kısaca midenin 4/3 lük kısmını kesilerek size ince uzun bir mide bırakma durumu. Şeklinden dolayı tüp mide deniliyor. İçinizde herhangi bir yabancı cisim vs yok. Özel bir makasla kesiliyor, zımbalanıyor. Yandaki temsili bir ameliyat fotosuna bakarak işlemin genel olarak laparoskopik yöntemle yapıldığını görebilirsiniz. Laparoskopi enfeksyon riskini minumuma indiriyor, ameliyat sonrası daha az dikiş ve tekabülünde de hasta için daha fazla konfor. Hastalar ameliyatı olup bir gün yoğun bakımda kalıyorlar, gün içinde yürüyorlar, diğer günü de serviste kalıyorlar ve taburcular.
Ameliyat videosunu kanlı canlı, içeride neler oluyor diye merak edenleri şuraya , ya yok ben bakamam diyenleri de animasyonlu halini izlemek için buraya alalım.
AMELİYAT GÜNÜM
Genel Cerrahi Uzmanı Operatör Doktor Atilla Akova ile 2 hafta öncesinde ameliyat gününü kararlaştırtık.
13 Mart 2015 Cuma Sabahı tüm aile bireyleri ile sabah 8 de hastaneye geldik. Ödüm kopuyordu. Bu ameliyat bana empoze edildiği günden beri bu anın korkusuyla yüzleşmeyi bekliyordum ki ta taaa araçtan iner inmez üniversiteden mezun olmak için girdiğim tek ders sınavının o karnımdaki hissin abartısız 10 katını hatta 20-30 katını yaşıyorum. Hiçbir sağlık sorunum yok ama bildiğiniz ameliyat masasına yatacağım 40 dakika sonra. Konuşamıyorum. Yüzüm sıcak. Sünnet çocukları gibi koşarak hastaneden uzaklaşmak istiyorum. Dedim tamam madem buraya kadar bari son kez en sevdiğim şarkıyı dinleyim. Odanın tuvaletine girip herkesten uzaklaşarak Candy Dulfer – Lily Was Here şarkısını açtım kulaklığımdan. Hastanenin tuvaletinde hayatımı düşünüyorum. Baya bağımsız film senaryosu gibi. Yaşadıklarım, yaşayamayacaklarım, nereye gömüleceğimi, kimler gelir, annem ne yapar falan. Bir de o kadar da normal gözüküyorum ki sakinleştirici bile yapmadılar. Ama sağlam psikiyatrist görse halimi şok geçirdiğimi anlardı. Apar topar soyunup ameliyat elbisemi giydim. Damar yollarım açıldı (damar yolu ah o damar yolu yazının ilerleyen kısımlarında bu damar yoluna tekrardan değineceğiz efenim.) Aldılar sedyeye gidiyoruz. Sevdiklerimin yüzüne baktım tek tek ve ameliyathanenin içindeyim.
Hem korkudan hem de soğuktan titriyorum. Maskeli hemşeriler falan etrafımda bir telaşlılar. O kalp zımbırtısı falan takılıyor. Tamam bırakın ameliyat olmayacağım demek istiyorum ağzımı açamıyorum. Dondum. Karabasan denilen şey böyle bir şey sanırsam. Etrafımdan gidince hemşireler gözümden yaşlar geldi ama daha düşmeden donuyorlardı. Anestezici geldi ve uçuşa hazır mısın dedi ve Karanlık.Karanlık.Karanlık.Karanlık…
AMELİYAT SONRASI VE İLK YOĞUN BAKIM GÜNÜM
Annemin ağzından: (1.30 saat sürmüş) Doktorun çok başarılı bir ameliyat geçirdiğimi, onun için çok basit olduğunu, hiç yormayan bir ameliyat olduğunu, içerde ayılıtıldığımı aktarmış. Nitekim çok güzel bir ameliyat geçirdim ama sağolsun psikolojim ve bazı yaşadığım komplikasyonlar 20 gün boyunca ölüm tribine bağlı yaşamama neden oldu.
Gözümü açtım.Yoğun bakımdayım Yaşaaasın ölmemişim. Hemen ayak parmaklarımı oynattım o kafayla oh emboli falan değilim. ayaklarım hareket ediyor. Küt geri gittim.
Uyandım. Korkudan doğru düzgün nefes almadığımdan dolayı sağ akciğerimi söndürmüşüm. değerlerim yüksek. nabzım 150\’lerde. Kan değerim 8.9\’lara düşmüş (ameliyat öncesi 15.6\’ydı bu değer) Kıpırdayamıyorum. Narkotik ağrı kesiciler vurulduğu halde ağrım var.Ağrı eşiğim çok düşükmüş. Kötü olduğumu hissettiğim için bütün değerlerimi sordurdum satürasyonumu, kan değerlerimi, taşikardi olduğumu anladım (biraz genel geçer tıbbi bilgim var üstün körü) öğrenince dedim yolcudur abbas hadi bakalım.
Annemler etrafımda bu ameliyata destek veren herkese nefret dolu nidalarımı haykırdım. Annem halen \”bana öyle öfkeli baktın ki hiçbir zaman unutmayacağım\” der durur 40 gün geçmiş üzerinden. Ardından yine uyudum.
2 saat sonra kan verilmesi gerekmiş. Kanı o kafayla kabul etmedim. Test yapılsın buna bir daha aids maids vardır güvenemem. Kandan sonra az kendime geliyorum. Benden sonra ameliyat olanlar yoğun bakımda yürüyorlar görünce daha çok öleceğim ben kesin korkusu iliklerime kadar sardı. Bana ne oldu böyle. Aptal gibiyim. Etrafımdaki herkesin gözleri kırmızılaşmış ağlamaktan. Kandan sonra değerim biraz yükselmiş gece civarı yürütmek istediler beni. (Emboli riski için hemen yürütüyorlar.) Kalkamıyorum zorla 4 kişi etrafımda. sol göğsümün hemen altında dren diye bir şey var (dren: 30 cm belki daha fazlaydı hortum karnımın içinde dışarda da silikonize bir torbası var içerdeki kanı dışarıya alıyor) ben bunu hiç duymamıştım ameliyat öncesi. İki kıpırdadım bir de ne anlayim SONDA. ne o içi kanlı dreni tutabiliyorum, ne de sonda torbasını tiksindiğimden. Hepsini hemşireler tuttu ve ayağa kalktım. 2-3 saniye kaldım ve gözlerim karardı.Küt gittim.
YOĞUN BAKIM 2. GÜN
Doktorum yine başımda Burak bir şeyin yok bunlar ameliyat komplikasyonları her şey normal, iyi misin HAYIR, yürümek ister misin HAYIR, gülümse biraz HAYIR HAYIR HAYIR. Nefes egzersizi yapmam gerekiyormuş akciğerimi açmak için three ball denilen aleti getirdi.
Üfleye üfleye nefesimi açmak için uğraştım. Dudaklarım kupkuru ve her yerim yanıyordu resmen. Bir plastik kabın içinde su istedim ve parmaklarımı dokundurdum.Resmen tanrı parçacığına dokunmuş gibi oldum. Soğuk ve iyileştirici bir güç gibiydi. (altı üstü su tabii 🙂 ) her yerim uyuşmuştu. (bu arada benle aynı gün ameliyat olanların hepsi normal servise indi) Kötüydüm. Değerlerim yine düşmüştü. Yine kan verilecekti. (Annem de yaşadıklarını bir ajandaya yazmış, yoğun bakımda dışardayken yaşadığı travmatik duyguları ve sonraları.)
2. gün de kan verileceği duyulunca herkes tabii telaş durumunda. hastanenin kafeteryası bizim akrabalar,yakınlarımız dolup taşmış. Annem yarı baygın bir sandelyenin üzerindeymiş genelde. Teyzemin eşi kana ihtiyaç daha olur diye genel verici kan grubundaki arkadaşını tutup getirmiş. 🙂 Cümbüş var anlıyacağınız. Bense acı çekmeden ölim bari ya diyorum. Aslında durum oldukça basit. Akciğerlerim açıldıkça kandaki oksijen miktarım artacak. Drenden de kan geliyor çünkü benim damarlarım kendini kolayca yenileyememiş bu yüzden de kan alıyorum. Şu an bana da durum basit geliyor….
YOĞUN BAKIM 3. GÜN
Yoğun bakımda kalmaktan psikolojim iyice bitti. Zaman kesinlikle göreceli bir kavrammış bunu Sabah 4\’den 5.15\’e sanki 24 saat geçmiş hissini yaşayınca anladım. Sinirlerim bitmişti. Sürekli kan alınıyor. Sürekli dıt dıt dıt dıt makine sesleri, sürekli ışık, sürekli canımın ağrısı, sürekli ölüm korkusu, halsizlik, delik deşik olmuş kollarım, çaresizlik duygusu, acı, yalnızlık ve bunlar zayıflamak için.
3.gün de yoğun bakımda kaldım. ağzım kupkuruydu. damağım yapışmıştı artık. Normalde diğer gün kaçak testi adında mide de kapanmayan bir kısım var mı diye basit bir yöntem uygulanıyor. ( bir bardak karton ilaçlı suyu içiyorsunuz, ekrandan midenizde sıvının çıkıp çıkılmadığına bakılıyor. bu test ameliyat esnasında da yapılıyor zaten. ikincisi tedbir için. şayet kaçak varsa zaten nabzınız falan coşuyor.)
Doktorum meyve suyu getirmişti içmek istemedim ve istediğim bir damla kahveydi. Kahve. Bol sütlü bir kahve geldi. Önce kokladım. oh be dedim. Ohh ya. Doktorun nabzımı tutmasıyla bir yudum aldım. Damağımda erimiş bir çikolatayı bekletir gibi kahveyi ağzımda beklettim.
Gözüm biraz açıldı. Sondamı çıkartın sondamı çıkartın diye tutturdum. Sondayı daha önce duydum ama bu kadarını beklemiyordum. Tamam dediler ve beklemediğim o an. Ta göbeğimin altından hareketli bir engerek yılanı penisimden dışarı çıkıyordu sanki. Bu doğum acısı gibi bir şey olmalıydı. Bu acı sadece bir hortum olamaz kesin dünyaya bir bebek getirmiş olmam lazımdı.Nefesim kesildi. Sadece yoğun bakımda eko olan o ses çıktı benden. Hıaaaaaaaaaaaa aaa aaa aaaaa aaaaaa…..
SERVİSE ALINDIĞIM İLK GÜN
Zom gibiydim narkotik ağrı kesiciler yüzünden. Normal de bütün hastalara 1 kere vuruluyor. Bana 4 kere vuruldu ve hemşireler aileme bağımlılık yapacak diye korktuğunu söylemişler. Aklım başıma gelince zaten bir daha serviste ağrı kesici vurdurmadım. Karnım inanılmaz şişti. Ameliyat esnasında şişiriyorlar içimizi bildiğiniz. Yürümem gerekiyordu. Servisin koridoruna çıkınca popstar gibi karşılandım. Bütün hastane beni tanıyor. Hastalar, hasta yakınları… bana aileme çok geçmiş olsunlar, maşallahlar, falan. (benle ameliyat olan kişiler de taburcu oluyordu bu sırada) normal giyinmişler falan ben halen hastane elbisesi ile kazazede gibi dolaşıyordum. Halsizdim halen. telefonumu elime alıp anneme bana gelen mesejları yanıtlamasını söyledim. Yudum yudum meyve suyu içebiliyordum. Ama içim yanıyordu resmen. buz yutmak istiyordum. Aklıma gelmişken 1.5 yaşındaki beni görünce kıkır kıkır gülen sevgili yiğenim serviste beni görünce donup kaldı 20 dakika
SERVİSTEKİ DİĞER GÜNLERİM (6 gün) VE SPEEYŞIL TEŞEKKÜRLER
Servis günlerim yoğun bakım günlerinden daha iyiydi nispeten. 6 tane yastıkla yatıyordum. dren var diye kıpırdayamıyordum. dergilerim ıvırlarım zıvırlarım… (aslında hatırlamak bile istemiyorum) Yine kan takıldı. Sol kolumdan damar yolu bulamadılar delik deşik oldu. Ben buhranlarda.
Diğer günler daha çok yürümeye başladım. Eşofmanlarımı giyebildim. Kafeteryada benden illallah etmiş yoğun bakım hemşireleri falan beni normal halimle gördüler, güldük geçtik.. 9. günü drenimi çektiler ( bu çok garip bir histi ne canım acıdı, ne midem bulandı, o an anneme böyle düşük voltajdaki bir elektrik süpürgesinin dalağını vakumlaması gibi bir his diye tanımlamıştım.)
Ve eklenecek onca duygularımla hastaneden çıkarken arkama bile bakmadan uzaklaştım ordan. Yaşadığım korkudan dolayı oldukça kötü günler geçirdim. Ameliyatın en ama en önemli noktası kesinlikle beyni öncesinden ameliyata adapte etmek ve rahat bir şekilde operasyona girmek. Yoksa kolunuz kaşınsa, bir şey mi var acaba bende? sorunu yaşarsanız. 🙂
Bahsetmezsem asla ama asla olmaz. Her dakika benimle ilgilenen, mesai dışı telefonla sürekli evhamlarımı azaltan, her noktada destek veren, süpersonik insan, çok sevgili Aysel Hemşire\’ye teşekkür ederim. Hayatımda gerçekten mesleğini bu derece severek yapan bir kişi tanıdım. Aysel Hemşire olmasaydı heralde servisteki günlerim de bir o kadar berbat geçecekti.
AMELİYATTAN SONRAKİ 42. GÜNÜM
122 kilo ile girdiğim ameliyatta şu an 105 kiloyum. 3.5 kilo sonra 6 senedir görmediğim 2 haneli kilolara ulaşacağım. (1 kere spor yapmadım. artık yürüyüşe falan başlıyacağım. meditasyonla uğraşıyorum sadece)
İlk 15 gün sıvı sonraki 15 gün püre tarzı besledim.
Şu an normal yiyebiliyorum ama porsiyonlar baya az. Örneğin bir rafadan yumurta ile doyuyorum. Bir bardak sütle doyuyorum. 1 adet minik köfteyle doyuyorum.
1 yıl sonra mideniz daha çok yemeği kabul edebiliyor ama asla o eski haline geri almıyor. Ortalama 12 aylık op\’lular sabah 1 adet simit peynir falan yiyebiliyor. Kişiden kişiye de değişiyor tabii.
Şu sıra kilo vermek ile meşgulüm efendim.
Ameliyat ile ilgili bütün sorularınızı [email protected] a gönderebilirsiniz.
Türkçe – ingilizce dünya kadar makale okudum. Ameliyat hakkında o kadar bilgi sahibi hissediyorum ki kendimi, bir operasyona girsem mideyi tek başıma yağlardan ayırırım.
Fit günler!
30 Haziran Güncellemesi
İlk ayların aksine gıda tüketme çeşitliliğim baya arttı. Alkol kullanımı ilk 6 ay önerilmiyor. Ben beyaz şarap, rose, meyve özlü shot tüketebildim. İlk yudumda mide yanması hissettim ardından geçti. Yemek yeme iştahım %70 gitmiş. Tıkanma hissi oranı da bir hayli azaldı çünkü artık beynime 3-4 kaşık yemekle doyacağım sinyalleri gidiyor. Şu an 91 kiloya düştüm. Güncel bir yazı tekrardan yazacağım.
7 Eylül Güncellemesi (6. AY)
\”Ya ben asla öncesi sonrası yapmam, bu insanın kilolu bedenine yaptığı saygısızl..\” düşüncem beni çevremdekilere \”ya sende benim boydan kilolu fotoğrafım var mııı, sende de mi yok, sende var mı, hadi ya teşekkürler…\” sürkülasyonuna bıraktı ki yok. Bir tane boydan kilolu fotoğrafım yok. Sürekli birilerinin arkasındayım, yıllarca saklanmışım deklanşörden. Kısmet diyerek zorlayarak bulduğum obez fotoğrafım ile yenisini bir araya getirebildim.
Sol taraftaki 120\’lik Burak\’ı gelin inceleyelim. Otururken bile kucağında bir yastık var. Tshirt üstüne gömlek giyerek kilolarını saklamaya çalışmış. Bu iki hamleyle saklandığını düşünmüş ama görüldüğü gibi çarşafa bile dolansa, kendini kapatabilecek bir hacimde değil. Önündeki bitmiş su bardağını inceleyelim. Muhtemelen akşam çılgın kalori alıp Bekunis\’le yediklerini ve ödemlerini atmak için bir bardak suyu kullanmıştır.
Gelelim sağ taraftaki 5.5 ayda 40 kilo verip 80\’lere düşmüş Burak\’a. Bolca blazer ceket aldı. Slim Fit gömlek sahibi ve toplu taşımalardan korkmayıp gönül rahatlığı ile yer kaplama hesabı yapmadan oturabiliyor ve aşağıdaki xxl,xl gömlekler artık dolabında yok. Son 12 kilosu için var gücüyle çabalıyor.
Tüp Mide 6. Aylarda Nasıl?
Yemek yeme kısmı ilk aylara göre çok çok daha rahat. Sürekli bir şeyler atıştırma hissi yok denecek kadar az. Su içimi neredeyse ameliyat olmamış halinizdeki gibi basit. Kilo verimi daha yavaş. Alkol kullanımı daha kolay. Kısaca 6. ay bir iyi efenim bir iyi anlatamam. Tüp Mide beslenmesi, protein miktarı vs gibi daha geniş bir yazıyı mümkün olan en kısa sürede blog\’a ekliyeceğim!
Hazırladı: Zulya, Yazdı: Burak Çarbuğa
İnterpress.az