Yeniçağ’a konuşan Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu Zeynalov AP’nin sözde soykırım bildirisinde sınırların önkoşulsuz açılmasının da dayatıldığına dikkat çekerek bunun Türkiye ile topraklarının yüzde 20’si Ermeni işgali altında olan Azerbaycan’ın arasını açmaya dönük bir tuzak olduğunu söylüyor
2009’da “sınırları açıyoruz” adlı çılgın proje açıklandığında tanışmıştık Hasan Sultanoğlu Zeynalov’la; o zaman Azerbaycan’ın Kars Başkonsolosu’ydu. 5 yıldır İstanbul’da. Türkiye aşığı. “Ağrı Dağı’nın eteklerinde, Nahçıvan’da, Şerur’a bağlı Yengice köyünde doğdum. Türkiye’ye bağlılığım doğduğum günlerden, doğduğum yerden, ailemden başlar. Atam, annem öğretmen. Türkiye sevdasıyla büyüttüler bizi…” diye anlatıyor kendini. Küçükken Türkiye’den en çok Reşat Nuri Güntekin’i okumuş; en etkilendiği eseri Çalıkuşu!
Ağrı’nın öteki yüzü
Kulağı radyodan duyduğu ve “kendilerinden” bulduğu Türkiye Türkçesi’nde, gözleri “ona baka baka büyüdük” dediği Ağrı Dağı’nda geçmiş çocukluğu.
Halbuki bizim “Türkiyeli” yazar çizer takımına bakarsanız Ermenilerin “hasreti” ni besliyor Ağrı’nın öteki yüzü!
“Ağrı’nın ötesi berisi yok” diyor Zeynalov;
“İki tarafı da Türk. Ağrı Dağı’nın ötesinde Ermeni olmamış ki tarih boyu. Stalin ve ondan öncekilerin politikaları doğrultusunda Türk topraklarına Ermenileri yerleştirdiler. Türkiye’den korunmak için bir millete ihtiyaçları vardı… SSCB döneminde Azerbaycan topraklarında bir Cumhuriyet kurdular. Bu demek değil ki Ağrı’nın ötesi Ermenilerin. Erivan’la benim doğduğum köy arasında 40-50 km. mesafe vardı. Çocukken çok vaktimiz Erivan’da geçerdi. Orada da hep Azerbaycan Türkçesi konuşuluyordu. Şimdi boşalttılar; Türkleri tamamen çıkarttılar. Benim eşimin anne babası Erivanlı. 1948’de sürüldüler.”
“24 Nisan” la ilk tanışması da çocukluğunda, yine Erivan’da olmuş Zeynalov’un:
-Bize yakın Ermeniler o zaman da bize derlerdi ki, “Burada Taşnaksütyun’cular da var. Ortalığı karıştırmak istiyorlar. Eğer zaruri değilse, bugünlerde Erivan’a gelmeyin, ihtiyatlı olun.”
Savaş çıkarır
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Prag’da, ülkemiz aleyhine konuşan Ermenistan Cumhurbaşkanı SerjSarkisyan’ın sözünü kesip “Sen, burada Türkiye’den kimse yok diye böyle serbest konuşuyorsun. Ama ben buradayım! Ben cevap vereceğim!” diye çıkışmasından sonra, Avrupa Parlamentosu’nun “sözde soykırım” kararına da en sert tepki Azerbaycan’dan geldi.
Bakü’nün kınamasını hatırlatan Zeynalov, “Bu eğer 100 yıl önce soykırım idiyse, demokratik Avrupa, demokratik ABD bunu kabul etmek için neden 100 yıl beklemiş olsun? Şartlara göre soykırımın tarifi de mi değişiyor? Vatikan bugün mü anladı? Asıl hedefleri bütün dünyaya hükümranlık etmek, bütün ülkeleri kendilerine tabi etmek. AP, kararında, bütün Avrupa ülkelerini 24 Nisan’ı soykırım olarak kabul etmeye mecbur ediyor. Bu mu demokrasi? O ülkelerin kendi iradeleri yok mu? AB ve ABD’ye göre demokrasi de sadece kendileri için olmalı, insan hakları da… Bu çok tehlikeli. Ermenilere de faydası yok. Yeni bir kutuplaşma yaratır. Dünya savaşı başlatır. Yeni bir kutuplaşma yaratır. Dünya savaşı başlatır. Tam soğuk savaş bitti rahatladık derken özellikle İslam coğrafyasında Müslüman’ın Müslüman’a kırdırıldığı sıcak, kanlı savaşlarda milyonlarca insan öldü. Bu etnik münakaşayı kim kızıştırıyor? İslam adına terör gruplarını kim yapılandırıyor?.. 1500 yıl sonra, İslam dünyasına radikal ılımlı diye yeni tarikatları kim sokuyor” diye konuşuyor.
Büyük tuzak
AP kararının bir hedefi de Türkiye ile Azerbaycan’ın arasını bozmak Sultanoğlu’na göre: 4. madde Türkiye’ye, Ermenistan’la imzaladığı protokolleri ön koşulsuz uygulamasını dayatıyor. Türkiye’nin sınırlarını açmak için ön koşulu, Ermenistan’ın Azerbaycan’daki işgaline son vermesiydi. Verdi mi? Tek millet iki devletin ilişkilerini bozmaya dönük bir tuzak… Bu antidemokratik, anti insani karar bir kere daha gösterdi ki bizim tek çıkış yolumuz, birbirimize kenetlenmemizdir…”
Türkiye daha ne yapsın?
Demokratik dünya(!)nın astığı “barbar”dan “soykırımcı “ya bir yığın yafta var boynumuzda ama tam tersine Zeynalov Türk Milleti’nin fazla hümanist olduğu düşüncesinde:
– Asıl soykırım 1905-1918 yıllarında Ermeniler tarafından Azerbaycan Türklerine yapıldı. Ama ne oldu? Biz onları yine koynumuzda yatırdık. 1988 olayları başlarken yine ihanet ettiler. Türkiye Ermenilere daha ne yapsın? Mallarını mülklerini aldılar, güzel güzel binalar yapıyorlar, ekonomilerini büyütüyorlar. O parayla ‘Ermeni ideoloji’sini geliştiriyorlar. Türkiye’de oturup özgürce(!) Türkiye aleyhine konuşuyorlar! Çok önemli görevlere getiriliyorlar ve o görevlerdeyken “soykırım” diyebiliyorlar. 100 bin kaçak Ermeni çalışıyor burada. Ermenistan’ın toplamı zaten 1.5 milyon. Her işçi orada 3 kişiye baksa demek Türkiye bakıyor Ermenistan’a. Ermenilerin Türkiye’ye vefa borcu var. Hançer vurmanıza rağmen burada yaşayabiliyorsanız Türk Milleti’nin hümanistliğinden. Ermeniler bir kere kınadı mı bu iftiraları. Ben duymadım!”
Düşmana sınır açılmaz
Bir “sınırlar açılsın” edebiyatıdır almış başını gidiyor da… Zeynalov’dan dinleyelim “da” sını da:
Ermenistan Anayasası’nda Doğu ve Güneydoğu illerini kendi toprakları sayıyor. Düşmanca bir tavır. Düşmana sınır açılır mı? Hangi sınırları açmaktan söz ediyorlar? Tanımadıkları sınırı nasıl açacaklar! Önce bir sınırlarımızı tanısınlar, sonra bakarız nasıl açılıyormuş!
Katiller yönetiyor
Zeynalov “Türkiye hakkında çok konuşabilirim ama bir cümleyle; ben Türk’üm Türkiye’yi de çok seviyorum” diyor ama bir Kars-Iğdır parantezi açmadan da yapamıyor. 6 yıl görev yaptığı bölgeye muhabbeti başka. “Orada kendimi evimde hissettim. Her konuda halkın desteğini gördüm. Onlar beni sevdi, ben de onları” diyor Kars yıllarını anlatırken:
“Kafkas festivali adı altında Ermenileri getirenler ve Avrupa’dan gelenler şehri karıştırmak, Azerbaycan Türkleriyle, farklı etnik kökene sahip grupları çatıştırmak için çok uğraştılar. Ama halk çok sağlam durdu, provokasyonlara gelmedi. Gitmediğim köy kalmadı. Kars’ta Erzurum’da Iğdır’da nereyi kazsanız Türklere ait bir toplu mezar çıkıyor. Ermeni zulmünden kaçanlar canlarını kurtarabilmek için nehrin o tarafından bu tarafına gelmişler. Şimdi sınır açılırsa buradan nereye gidecekler? Halk sınırın açılmasına izin vermez.
“Kaldı ki, Ermenistan’la hangi sorunu çözebilirsiniz “ diye soruyor;
-Ermenistan’ı katiller, caniler yönetiyor. Onlar orada olduğu sürece neyi çözeceksiniz? Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı hepsi cani… Bize katliam yapanlar.
Karabağ’ı kurtarmadan başımız dik gezemeyiz
Ermenistan Azerbaycan’da halen işgalciyken, dünyanın, 100 yıl önce olmamış bir olayı oldurma peşine düşmesine isyan ediyor Zeynalov:
Hocalı’nın kanı kurumadı
– Hocalı soykırımının kanı kurumadı daha! Tanıkları, sanıkları, fotoğrafları, videoları hepsi var; niye bir defa bile müzakere etmediler? Ölenler var, 1 milyon Türk kaçkın durumda. Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal altında. Hiçbirine bakmadılar. BM’nin 1948’de ”soykırım“ kararı var; Hocalı’da yaşananlar o kararın her kelimesine uyuyor. BM’nin Karabağ işgaline dair 4 kararı var; bu kararlar sadece işlerine yaradığında mı uygulanacak? Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da söyledi, bütün bilim adamları da dedi; ” arşivler açık, araştırsınlar. “ Kaçmıyoruz ki! Ben öyle hissediyorum ki, AP’nin kararı artık son nokta; bir mesaj. Bizim oturup akıllıca düşünmemiz lazım. Bu baskıların karşısında durmak için birlik olmamız lazım. Etrafımızı dostlaştırmamız lazım.”
1 günde Erivan’a gideriz
Azerbaycan’ın ekonomik ve askeri gücü ortada. İster istemez soruyor insan:
– O zaman neden göz yumuyor işgalin devamına?
– Biz topraklarımızı bir günde Ermeni işgalinden kurtarabiliriz. Azerbaycan bir devlete yakışanı yapıyor; uluslar arası kurallara uygun ilişkiler kuruyor, hakikati anlatmaya çalışıyor. Biz kan dökmek istemiyoruz; yoksa bir günde Karabağ’ı da alabiliriz. Erivan’a da gidebiliriz. Ekonomik gücümüz de, hukuk da uygun. AGİT/MİNSK Grubu “savaş olmasın” diyor sürekli. Her çözüme aşamasında Ermenistan mutlaka bir provokasyon yapıyor. Sabrımız kalmadı. Devletimiz de, halkımız da; çok bekledik.
Ayağım değsin yeter
“İşgal bittiği gün” diyorum;
“İşgal bitsin, oraya gideyim, ayağım oraya değsin yeter. İnsan kendini suçlu sayıyor. Benim toprağım işgal altındaysa ben dik gezemem. O lekeyi sileceğiz. Onun rahatlaması olacak. Bunun başka yolu yok. Bir karış toprak bile Ermenistan’da kalamaz…”
İnterpress.az